AHİ YUSUF
Semercilerin piridir. Amasya yolunda, Erkek Kuran Kursu binası arkasındadır. Hem tekkesi hem de yatırı bulunmaktadır. Vefat tarihi: H.723/M.1324 'dür. Bu tarih türbenin doğu girişindeki giriş kapısı üzerindeki kitabede mevcuttur. Turhal'a H.701/M.1301 yılında gelmiştir. Tekkesinin önünde imarethane (Aşevi) yaptırarak, fakirlerin istifadesine sundu. Bu aşevinden Turhal Medresesinde okuyan öğrenciler ile Turha1'dan gelip geçen garip yolcular da istifade ederdi. Dazya(Gümüş top) köyündeki değirmen ve çevre köy gelirleri ona aittir. Yeşil ırmak kenarındaki, eski tarihi Karataş hamamı da ona aittir. Hamamın yapılış tarihi 1315'dir.
Kendi geçimini, bugün kuş cenneti olan ve koruma altına alınan kaz gölü çevresinden getirttiği kamışlarla yaptığı hayvan semerlerinden temin ederdi.Bu yüzden mesleğin piri olarak kabul edilir .Ahi Yusuf odun taşıyan hayvanların sırtlarındaki yaraları görünce bundan son derece rahatsız olup üzülmüş,bu hayvanların yaralarına çare bulmak için gece gündüz düşünmüş. Sonunda kendi buluşu olan 'Semer'i icat etmiştir. Semercilerin piridir.
Türbe kare mimari plana göre yapılmıştır. ilhanlı eseridir. Girişi kuzey tarafındaki kapıdan yapılır. 1934 yılında bucak müdürlüğü yapan Hakkı Efendi Ahi Yusuf türbesini yıkmak istedi. Ancak kubbesini yıktırabildi. Felç oldu. Hastaneye kaldırıldı. Kazma vuran işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pencereden düşerek öldüler. 723 senesinde inşa edilen türbe ilhanlı eseridir. Tekkenin güneyinde çilehane mevcuttu. Bilahare bu çilehane yıktırılmıştır. Duvarla da kapatılmıştır. Tekkenin kubbesi yıkıldıktan sonra bugünkü ahşap kırlangıç çatı yapılmıştır. Güney-kıble cephesinde bu yıkım işi ile ilgili izler mevcuttur. Kuzey cephesinde -kırık üç parça mermer kitabede-Ammere hazihil mergadil mübareke lişşeyhil zahit Ahi Yusu (Kadesallahu sırruhu) fişehri şaban sene selase işrın ve sebamiyye : ebced hesabı ile H.723/M.1323 yazılıdır. Tarih düşülmüştür. Türbenin batı cephesinde dikdörtgen iki pencere, kıble duvarında kare bir pencere mevcuttur.
Türbe içerisindeki iki büyük kabir arasındaki sanduka şeklindeki mermerde: La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah, Bismillah yazılıdır. Ahi Yusuf Anadolu ahilerinden Veysel Karani'nin akrabası dır. Türbedeki keçe külah Veysel Karani'ye aittir. Tekkedeki ok, yay, sancaklar ve otuz adet Kur'an cüzi Tokat müzesine kaldırılmıştır.
Ahi Yusuf’un yaptırdığı imarethanenin(Aşevinin) Osm. T. Cilt-1 s.543 de Çelebi Mehmet'in (annesine) ait oldugu kayıtlıdır.
Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescit vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır. Türbe çevresinde Ahi Yusuf Kabristanı mevcuttu. Şehir merkezinde kabristan olmaz diye kaldırılmıştır.
Hamama gelince Yeşilırmak kıyısında ismini taşıyan (Hamam Mah.) mahallededir. Hamam 715 tarihinde inşa edilmiştir. 1945 yılında 22 bin liraya Mustafa Erişkin'e (Hamamcı Mustafa'ya) satılmıştır. Yine halk arasında dolaşan söylenceye-rivayete göre, zaman zaman Ahi Yusuf bu tarihi hamamına gelip yıkanırdı. Çünkü bu tarihi hamamdan çıkan bir zat, tekke yanına-türbe çevresine gelince kaybolurdu. Bu kişinin Ahi Yusuf olduğuna inanılmıştır.
1092 yılında Turhal'da kazalık beratı Ahi Yusuf’a verilmiştir.
Emir Muhammed Nurullah (Pisik Çarpan)
Şeyh Mehmet Nurullah, Emir Mehmet tekkesi diye de geçer. Halk arasında 'Pisik Çarpan' olarak bilinir. Eskiden türbede akşamları aydınlatma amacı ile kullanılan mumları bir kedinin içeri girip yemesi üzerine, kediyi duvara çarparak öldürmüştür. Bu yüzden vatandaşlar arasında Pisik (Kedi) Çarpan olarak adlandırılmıştır. Çocukluğumuzda kedinin parçalanmış ve duvara yapışmış cesedini, can havliyle duvardaki tırnak izlerini seyrederdik. Hemen girişte sol taraftaki duvarda bulunurdu. Badana ile izler kaybedilmiştir.
Selçuklu komutanlarındandır. Turhal'ın fatihidir. Turhal'ı Rumlardan fethetmiştir. Turhal kalesinin alınması sırasında da şehit düşmüştür. Şehitler şehit düştükleri yere defnedildikleri için buraya defnedilip üstüne de tekke-türbe yapılmıştır. Amasya caddesinde, Erkek Kur'an Kursu binasının arkasında ve Ahi Yusuf türbesi bitişiğindedir.
Ok, yay, kılıç, kalkan ve sancağı şerifi 1925 yılında Tokat Müftüsü Faik Efendi tarafından Tokat Müzesine teslim edilmiştir.
Türbesi kubbelidir. Giriş kuzey kısımdadır. Batı duvarında bir
penceresi bulunur. Kare plan uygulanmıştır. Türbe girişindeki kitabede vefat tarihi 701 olarak kaydedilmiştir. Türbe içinde üç mezar mevcuttur. Biri Şeyh Mehmet Nurullah hazretlerine diğer ikisi ise komutanlarına aittir.
1934 yılında Bucak Müdürü olan Hakkı Efendi, türbeyi tamamen yıktırmak istemiş. Sadece kubbeyi yıktırmaya muvaffak olmuş. Akabinde felç olduğu, hastaneye kaldırıldığı için yıkımdan vazgeçilmiştir. Yıkımda görevli işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pencereden düşerek ölmüşlerdir. Türbenin kubbesi aslına uygun olarak 1947 yılında yeniden inşa edilmiştir.
Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescid vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır.
Lengeri Baba (Mustafa Dede)
Kesikbaş camii yanındaki mezarlıkta veya Türbe içinde şeyh Abdullah'ın yanındadır. Kesikbaş türbesini yaptıran Şeyh Mustafa Efendinin yanından ayrılmayan son derece yum uşak huylu, sevimli yüzlü sofi ve ermiş bir ihtiyar vardı; Mustafa Dede.. Türbe inşaatı devam ederken, Tokat evliyalarından Tüysüz Baba terpoşlu (üstü açık ve yayvan bakır tabak)ile helva gönderir. Helva dolu kab Tokat'tan Yeşilırmağa bırakılır ve Turhal'dan da Nur yüzlü bu sofi Mustafa Dede tarafından alınır Şeyh Mustafa Efendiye takdim edilir. Şeyh Mustafa Efendi helvayı yedikten sonra, Mustafa Dede'ye, bizim helvamızı da sen gönder diye talimat verir. Mustafa Dede, kendi eliyle yaptığı helvayı, daha büyük bir bakır tabağa-Lenger’e koyar ve ırmağa koyar ve akıntıya yukarı Tüysüz Baba'ya gönderir. Bu olaydan sonra Mustafa Dede'nin adı Lengeri Baba olarak kalır.
Hacı Baba Sultan
Celal Mahallesinde Alemoğlu camiinin bahçesindedir. Tarihi kitabesi mevcuttur. Sadece yatır bulunmaktadır. Hacı Baba Sultan fakir dostu olup açları doyuran büyük bir sehavet sahibi , cömert bir zattı.
Utak Dede
Ana köprü ve Kesikbaş camii yakınlarında idi. Ana köprünün doğusunda ve hisar altında bulunduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur. Bugün hiçbir iz bulunamamıştır.
iskender Baba
Tekkeler çıkmazında, bir evin giriş katında bulunmaktadır. Üstünde ev mevcuttur. Ahi Yusuf(Semercilerin Piri) türbesinin yanındaki sokaktadır. Mütevazi bir yatırdır. Buradaki tarihi taşlar Ahi Yusufun duvarında kullanılmıştır.
Kara Baba Sultan
Kökse köyünde yattığından bahsedilir. Yaşlılarımıza sorduk Burasının hangi köyümüze ait olduğunu bilen çıkmadı.
Pir Ahmet Dede Sultan
Bugünkü Otogar ve Kamyoncular Nakliyat'ın arkasındaki boşluktadır. Şeyh Şehabettinin doğrultusuna düşmektedir. Eskiden burası büyük bir kavaklıktı. İlçenin en yaşlı ağaçları bulunurdu. Çok sayıda da mezar taşı bulunmakta idi Bugün pancar sezonunda Şeker Fabrikasının pancar döküm alanı olarak kullanılmaktadır.
Tekke Kavagı ve Yagmur Duası
Bugünkü Şeker Fabrikası arıtma tesisleri ayağının bulunduğu bölgede çok yaşlı ağaçlar bulunurdu. Çok sayıda da mezar mevcuttu. Bu tarihi kavaklar, Şeyh Şehabettin önünde bulunup sonradan yıkılan tarihi kavak ile Meclis Bahçesi (Şeker Fabrikası Lojmanları Yanı)önündeki tarihi kavakla (Anısına' her yıl festival düzenlenir) yaşıt idi.. Sonradan Tekke Kavağı bölgesindeki bu tarihi kavaklar kesilmiştir. Hâlbuki eskiden bu bölgede Yağmur duasına çıkılırdı. Kurbanlar kesilir. Büyük kazanlarla pilavlar kaynatılır. Yağmur yağması için, ölmüş bir atın kurumuş kafatasına bazı ayetler yazılarak suya bırakılırdı (Yeşilırmağa). Yağmurun çabuk gelmesi içinde: kuzular koyunlardan, çocuklar analarından ayrılırdı.Yağmurun gelmesi ile de şükür duası ile o bölgeden ayrınılırdı.
Şeyh Şehabettin Süheverdi
Asıl ismi Şeyh Şahap'tır. Bu büyük zatında türbesi Amasya taran şehir girişinde yani kuzeyindedir. Aynı adı taşıyan mezarlığın. yanı başında, güney batısına düşmektedir. Kale eteği ve Yeşil ırmak kıyısında, otogar'ın karşısına isabet etmektedir. Türbe önce ahşap inşa edilmiştir. (H.1171/M.1758 ) Muharrem ayında, Derviş oğullarından Hacı Osman Efendi tarafından. Bir oda ve geniş bir avludan ibaret idi. Dikdörtgen plan uygulanmıştır. Türbe içinde dört sanduka bulunur.Kıble (güney) tarafındaki büyük sanduka Şeyh Şehabettine aittir. Diğer üç sanduka ise hemen yanı başında hanımı, onun yanında oğlu, en sonda ise hizmetlerine bakan kadın yatmaktadır.. .
Asılları Buhara'lıdır. Süheverdi kasabasındandır. Bağdat'da medfun (yatmakta olan) Süheverdi hazretlerine bağlıdır.
Türbe çevresindeki bag ve bahçe geliri türbeye bırakılmıştır. Çevlikler mevkiindeki tekke tarlalarının geliri de ona verilmişti. Tamirleri de bu gelirlerden karşılanmıştır. Bu irad arazisinin bir kısmı 93 Rus harbi (1293 Rumi/1878 Miladi) muhacirlerine, bir kısmı da 1330 muhacirlerine ( 1914 Balkan harbi) tahsis edilmiştir(verilmiştir). Tapuya kaydedilmiştir. Kalan birkaç tarla da hamam mahallesi eşrafı tarafından kullanılmıştır.
Tekkenin girişinde, Yeşil ırmak kenarında heybetli bir kavak ağacı vardı. Dikildiği tarihi dedelerimiz dahi hatırlayamamaktadır. Kocaman bir kolu da tekke üzerine doğru uzanmakta idi. Gövdesinin çapı 11 metre, yüksekliği 15 metre idi. Bir gece ansızın yıkılmıştır(1966-67 yılı olabilir) Şeyhin kerametindendir ki o koca dal ve ağaç, türbeye zarar vermeden ırmağa uzanıvermiştir.
Şeyh Şehabettin'de niyet taşı da bulunmaktadır. Biri siyah biri de beyaz olmak üzere iki parçadır. Niyeti kabul alacaklara taşlar yerin
den kalkar. Aksi takdirde kalkmaz. .
Bugün tekkenin bakımını Yapazlar sülalesi üstlenmiştir. 45 senedir bu hizmeti yürütmektedirler. Daha önceden Yapazların gelini Ayşe bakarken, bugün Ayşe’nin gelini Emine(Buhar) bu görevi yürütmektedir.
|